Gözlerin ne renkti senin sevgili
Bak yine zaman döndü ve bumerang misali senden bana çıkıp yine sana çattı.
Gözlerin ne renkti senin sevgili.
Gülüşün ne renkti hatırlıyor musun? ben puslu havada buğulu camdan dışarı bakar gibi oluyorum artık biliyor musun.
O buğuya çizdiğim yüzlerin artık seninkine benzemiyor önceki gibi değilsin sanki.
Günleri aylara kattım üçer beşer sayıyorum artık.
Zihnimde senli ibareler deforme olmuş bir kablonun kopma noktasındaki hali gibi iletiyor seni bana.
İtiraf etmeliyim her çay bardağı seni anımsatıyor hâlâ.
Hepsinin içinde dışında sen varsın hâlâ bir yerlerinden sanki pişt der gibi bakıyorsun hâlâ.
Sonra lunaparkta dondurmasını düşürmüş küçük çocuklar gibi boynunu büküp sırra kadem kademe sır basar oluyorsun.
Ayrılırken yanımda hep senden, sana ait, sana özel bir şey olsun istiyorum dediğinde.
Elinden sımsıkı tutup girdiğimiz klinikte çektirip buyur dediğim dişimin yerine doluyor sensiz çaylar.
Orası çok yanıyor biliyor musun.
Orası hiç alışık değil, hiç olmadı orası hep yangın yeri.
O günden beri her akşam içimden daha önce hiç gitmediğim şehirler geçiyor.
Hepsinin bir köşesinde patlak sokak lambası altında görüyorum kendimi.
Bir ünlem işareti kendimi basasağı bekliyorum sanki hepsinde.
Hepsinin yolları sana çıkıyor.
Hiçbir yolun sonu sana açılmıyor sonra.
Gece oluyor sen uyurken seni izleyişlerimi hatırlıyorum bir bir.
İşaret parmağının ortasındaki ismimin baş harfini andıran o beyaz ize takılı kalıyorum sonra.
Sonra mı sonra dişimden kalan boşluk yanıyor.
İçimde kalan boşluğa karışıyor hepsi.
İçim sen içim acı içim boşluk. Boşluk sen iz sen.
Düşlerim vardı sonra birlikte hiç kimsenin bilmediği bir dil kuracaktik ya hani.
Hatırlayıp ne oldu bizim iş deli adam diye sorarsın dedim kelimeler turettim bizim için.
Hepsi senindi hiçbiri senin olamadı.
Sahi senin ağzından çıkmayan nasıl senin olabilirdiki..
Düşlerim yetim.
Düşlerim yitik.
Düşlerim bitik.
Artık sana kızmayı da bıraktım onlardan alıyorum hırsımı.
Yüzünü buğulu camlara da çizmiyorum.
Düşlerimi fırçaloyorum yalnızlığın ve yokluğunun ayyuka çıkan dayanılmaz yokluğunda.
Dişimi fırçaloyor musun?
Uyurken baş ucuna bırakıyor musun yine.
Peki parmağındaki o iz hala aynı yerde mi.
Peki sen bir göz kırpma mesafesi arasında cereyan eden şu hayat denen düzenin içinde misin.
Öyle ya..
Açıyorsun gözünü doğdu diyorlar, kapıyorsun herkes öldü diyor düşünmeden.
Gözlerin ne renkti senin sevgili?
PrfCt